sektöründe tarafından inceleme başlatıldı.
Rekabet Kurumu Başkanı Birol Küle, incelemeyle neyi hedeflediklerine dair konuştu.
Küle, kırmızı etin vatandaşlar tarafından daha ucuza tüketilmesini hedeflediklerini söyledi.
Kırmızı et sektörü mercek altında
Kırmızı etin beslenmedeki önemli rolü nedeniyle Kurum tarafından düzenli takip edilen sektörlerden biri olduğunu belirten Küle, şöyle dedi:
Bu konuda ilk sektör incelememizi 2011’de tamamlamıştık ve raporumuzu yayınlamıştık ancak o dönemden günümüze sektörde ve tüm dünyada birçok değişiklik oldu.
İdari para cezası uygulandı
Son dönemde kırmızı et sektöründeki artışlarına yönelik çok sayıda şikayet aldıklarını aktaran Küle, şöyle konuştu:
Bu yıl uzlaşma usulüyle sonlandırılan ve resen açtığımız bir soruşturmamızda hayvan besiciliğinin yanı sıra et ve et ürünlerinin üretimi ve satışı alanında faaliyet gösteren pazardaki lider bir teşebbüse, perakendecilerin raf fiyatlarını belirlediği tespiti sonucunda idari para cezası tesis edildi.
“En temel amacımız, tüketicilerin kırmızı eti daha ucuza tüketebilmesi”
Diğer yandan son iki yılda iki ayrı ön araştırmayla sektörde yaşanan fiyat artışlarının rekabeti kısıtlayıcı nitelikteki teşebbüsler arası anlaşmalar ve/veya teşebbüs birliği kararları kaynaklı olup olmadığını incelediklerini vurgulayan Küle, şöyle devam etti:
Bu incelemelerde görülen en temel olgu, sektördeki fiyat artışlarının arkasında bazı yapısal sorunların olduğu tespitidir. Bu nedenle sektöre ilişkin piyasa dinamiklerini derinlemesine inceleyerek, pazarda faaliyet gösteren oyuncuların karşılaştığı yapısal sorunları ayrıntılı bir şekilde tespit etmek istedik.
Bu tespitle söz konusu sorunlara çözüm önerileri getirmeyi ve pazardaki rekabet koşullarının iyileştirilmesine yönelik rekabet politikası önerileri geliştirmeyi hedefledik.
Nihayetinde bu gerekçelerle kırmızı et piyasasına yönelik olarak bir sektör incelemesi başlatmış olduk. En temel amacımız, tüketicilerin kırmızı eti daha ucuza tüketebilmesi ve pazarın daha rekabetçi olabilmesi için neler yapılabileceğini araştırmak.
Salgın ve savaş etkisi
Kırmızı et piyasasının besicilikte kullanılan ham madde fiyatlarından doğrudan etkilendiğine işaret eden Küle, koronavirüs salgınıyla başlayan ve sonrasında Ukrayna-Rusya Savaşı ile devam eden süreçte ham madde ve enerji fiyatlarında ciddi artışlar ve arz sorunlarıyla karşılaşıldığını hatırlattı.
Küle, söz konusu sorunların pek çok alanda olduğu gibi kırmızı et sektöründe de fiyat artışlarını beraberinde getirdiğini ifade ederek, halihazırda yem sanayisinin yüzde 45 ithal yem ham maddelerini kullandığını dile getirdi.
Ukrayna-Rusya Savaşı’nın bu kaynağa erişimi güçleştirmiş olmasının, zincirleme bir reaksiyonla nihai fiyatlarda da önemli bir yükseliş yaşanmasına yol açtığına dikkati çeken Küle, şu değerlendirmede bulundu:
TÜİK verilerine bakıldığında, özellikle 2020-2021 yıllarında kırmızı et fiyatlarındaki artış, diğer gıda ürünlerindekine kıyasla düşük seyrediyordu. O dönemde çiğ süt fiyatlarının seyri de kırmızı et fiyatlarına seyrine benzer şekildeydi.
Yem maliyetlerinin artması karşısında çiğ süt fiyatlarının yeterince artış gösterememesi, büyükbaş hayvancılıkta bazı işletmelerde anaç hayvanların kesime gönderilmesiyle sonuçlandı.
Bu durumun, arzın artış göstermesi nedeniyle kırmızı et fiyatları üzerinde o dönemlerde baskı oluşturduğunu gözlemleyebiliyoruz ancak anaç hayvanların kesilmesi 2022’de Türkiye’de büyükbaş hayvan varlığının düşmesine yol açarak kırmızı et piyasasında arz yönlü sorunlar doğurmuş ve kırmızı et fiyatlarında artan talep karşısında ani yükselişler yaşanmıştır.
“Üretici fiyatı belirleyen taraf değil”
Küle, sektör incelemesinde söz konusu sorunlar üzerinde daha detaylı çalışacaklarını ancak bu aşamadaki bulgularına göre öncelikle mevcut durumda büyükbaş ve küçükbaş hayvan besiciliği alanında faaliyet gösteren yaklaşık 200 bin işletmenin bulunduğunun tespit edildiğini bildirdi.
Türkiye’de çiğ süt üretim işletmelerinin sayısıyla birlikte toplam hayvancılık işletmesi sayısının yaklaşık 1 milyon olduğunu ve bu işletmelerin çoğunun küçük ölçekli aile işletmesi niteliği taşıdığını belirten Küle, şu ifadeleri kullandı:
Bir başka ifadeyle işletmeler yeterli ölçeğe gelemedikleri, gıda ve hayvancılık bakımından biyolojik etkenler geçerli olduğu için üretici ürünlerini pazarlarken zayıf konumda ve aracıya ya da kesimhaneye satış yaparken fiyatı belirleyen taraf değil. Ayrıca üretici örgütlerinin pazarda yeteri kadar etkin olmadığını gözlemledik.
“Sektördeki fiyat artışları yapısal sorunlardan kaynaklı”
Küle, sektöre yönelik yürüttükleri incelemelere ilişkin de şunları kaydetti:
Ülkemizde kırmızı et fiyatlarında son dönemde meydana gelen fiyat artışlarının rekabet karşıtı eylemlerden ziyade, besicilik sektöründe ve sektörün gelişiminde karşılaşılan yapısal sorunlardan ve maliyet artışlarından kaynakladığını tespit ettik.
Bunun yanı sıra mevcut durumda büyükbaş ve küçükbaş hayvan besiciliği alanında faaliyet gösteren işletmelerin birçoğunun küçük ölçekli aile işletmesinden ibaret olduğu ve işletme başına düşen büyükbaş ve küçükbaş hayvan sayısının oldukça düşük kaldığı, sektörde yaşanan sorunlar nedeniyle hem besicilik faaliyetiyle iştigal eden işletme sayısının hem de artan nüfus karşısında büyükbaş hayvan varlığının gün geçtikçe azaldığı yönünde tespitlerimiz de oldu.
Türkiye’deki meraların vasıfsız olmasından kaynaklı çoğunlukla ahır besiciliği yapıldığına işaret eden Küle, “Bu durumların yem maliyetlerini önemli ölçüde artırdığı, sektörde kullanılan girdilerin büyük bir kısmının ithal edilmesinden kaynaklı olarak küresel seviyede yaşanan olumsuz gelişmelere ve dövizdeki hareketlere karşı sektörün oldukça kırılgan hale geldiği hususları da tespitlerimiz arasında yer aldı.” dedi.
Daha uygun fiyatlı ürün hedefi
Küle, sorunlara ve çözümüne yönelik daha detaylı incelemeler yapacaklarına dikkati çekerek, şunları söyledi:
Sektördeki tüm paydaşlarla görüşmeler gerçekleştireceğiz ancak bu aşamada çözüm için temelde üretim maliyetlerinin düşürülmesi ve küçük ölçekli işletmelerin üretimde etkin bir ölçeğe ulaşmalarına katkı sağlayacak uygulamaların hayata geçirilmesinin faydalı olacağını düşünüyoruz.
Bu çerçevede üretici örgütlerinin ve kooperatiflerin pazarda etkin bir rol oynaması önem arz etmektedir. Üreticilerin kooperatifler aracılığıyla daha avantajlı fiyatlarla girdiye ulaşabilmesinin tüketicilerin daha uygun fiyatlarla ürünlere ulaşmasına doğrudan katkı sağlayacağına inanıyoruz.
Diğer taraftan küçük ölçekli işletmelerin teşvikler yoluyla desteklenmesi yalnızca nihai fiyatlar için değil, sektördeki istihdamın korunması için de önem arz ediyor. Bizim burada yapacağımız çalışmanın, sektörde sürdürülebilir arz ve tüketicinin gıdaya erişim konularında yol gösterici olmasını ve pazarın daha rekabetçi bir konuma gelmesini hedefliyoruz.
İncelemenin kısa sürede tamamlanması planlanıyor
Arz zincirinin tüm halkalarını nihai tüketiciye kadar incelemeyi planladıklarını vurgulayan Küle, tarımsal nüfusun korunması için oluşturulacak sosyal destek mekanizmalarından bilinçli üretimin gerçekleştirilmesine hizmet edecek sektörel eğitimlere ve finansman olanaklarının artırılmasına kadar oldukça geniş uygulama alanı olduğu dikkate alındığında, sektörün sorunlarının çözümünde birçok kesime önemli görevler düşeceğini öngörebildiklerini dile getirdi.
Küle, şunları kaydetti:
Örnek vermek gerekirse teknik bilgi ve vasıflı insan kaynağı için üniversitelerin, üretim maliyetlerinin düşürülmesi adına üretici örgütlerinin, finansman olanakların artırılması için tarım kredi kooperatiflerinin ve finansal kurumların çözüme katkı sağlayabileceğini düşünüyoruz.
Ayrıca üretici örgütlerinin sektörde daha etkin şekilde yer alması sorunların çözümüne katkı sağlayacaktır. Kısa sürede tamamlamayı düşündüğümüz sektör incelememizde, sorunlara yönelik çözüm önerilerine tüm ayrıntılarıyla yer vermeyi planlıyoruz.
Haber Kaynağı: Anadolu Ajansı (AA)